CBMD | Çocuk Beslenme Metabolizma Derneği

Sık Sorulan Sorular

Kalıtsal metabolik hastalık nedir?

Metabolik hastalıklar, vücudumuzda gerçekleşen kimyasal tepkimelerde rol oynayan bazı proteinlerin üretilememesi sonucu ortaya çıkan nadir ve kalıtsal hastalıklardır. Günümüze kadar 1000’e yakın metabolik hastalık tanımlanmıştır.

Çocuk Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı nedir?

Vücudumuzda gerçekleşen metabolik yollarda bozukluklar geliştiğinde, bu bozuklukların bazı fiziksel ve biyokimyasal sonuçları ortaya çıkar. Bu hastalıklara tanı koyan, bu hastalıklara sahip bireyleri tedavi ve takip eden bilim dalı Çocuk Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı’dır. Kalıtsal metabolik hastalıklar çok sayıda olduğundan, Çocuk Metabolizma uzmanlarının tanı koyduğu, tedavi ve takip ettiği hastalıklara bazı örnekler aşağıda sıralanmıştır:

• Aminoasit metabolizması bozuklukları
o Alkaptonüri
o Biotinidaz eksikliği
o Fenilketonüri
o Homosistinüri
o Organik asidemiler
o Tirozinemi
o Üre döngüsü bozuklukları
• Karbonhidrat metabolizması bozuklukları
o Galaktozemi
o Glikojen depo hastalıkları
o Herediter früktoz intoleransı
• Yağ metabolizması bozuklukları
o Ailesel kolesterol yükseklikleri
o Trigliserit yükseklikleri
o Yağ asidi oksidasyon bozuklukları
• Mitokondriyal hastalıklar
o Mitokondriyal solunum zinciri bozuklukları
• Lizozomal hastalıklar
o Fabry hastalığı
o Farber hastalığı
o Gaucher hastalığı
o Krabbe hastalığı
o Lizozomal asit lipaz eksikliği
o Mukopolisakkaridozlar
o NCL
o Niemann Pick A, B, C hastalığı
o Pompe hastalığı
o Sistinozis
o Tay Sachs / Sandhoff hastalıkları
• Peroksizomal hastalıklar
o Adrenolökodistrofi
o Zellweger spektrum hastalıkları
• Konjenital glikozilasyon bozuklukları
• Safra asidi bozuklukları
o Safra asidi metabolizması bozuklukları
o Serebrotendinoz ksantomatozis

Kalıtsal metabolik hastalıklar anne-babadan çocuğa nasıl geçer?

Metabolik hastalıklara yol açan neden, bazı reaksiyonlarda rol oynayan proteinlerin üretim eksikliğidir. Vücudumuzda proteinlerin üretilebilmesi için mutlaka hücre çekirdeğinde bulunan DNA tarafından doğru biçimde kodlanması gerekir. Bireyin DNA’sında anne ve babadan gelen iki kopya bulunur. Hem anne hem de baba bir hastalık için mutant (bozuk) gen taşıyorsa ve her ikisi de bu bozuk olan genetik bilgiyi çocuğuna aktardıysa, çocukta o genin kodladığı protein üretiminde sorun olacaktır. Metabolik hastalıkların çok önemli bir kısmı otozomal resesif (çekinik) olarak kalıtılır. Bu durumda bozuk genetik bilgiyi taşıyan anne ve babada herhangi bir hastalık bulgusu ortaya çıkmazken, hem anne hem de babasından bozuk genetik kodu alan çocukta metabolik hastalık bulguları ortaya çıkacaktır.

Otozomal resesif (çekinik) kalıtım nedir?

Metabolik hastalıkların çok büyük bir bölümü otozomal resesif (çekinik) kalıtım yolu ile çocuğa aktarılır. Herkeste, anneden ve babadan gelen birer gen dizisi vardır. Anneden ya da babadan gelen genlerden birisinde bir bozukluk olduğunda o kişi hasta olmaz ama hasta geni çocuğuna geçirebilir. Bu duruma taşıyıcılık denir. Anne ve babanın her ikisi de taşıyıcı olarak hastalık geni taşıdığında, bu anne-babanın çocukları için üç olasılık vardır: 1) Anne ya da babanın yalnız birinden tek bir hasta gen aktarılabilir ve çocuk %50 olasılıkla anne-babası gibi sadece taşıyıcı olur, hasta olmaz. 2) Hem anne hem babadan sağlıklı gen aktarılır ve çocuk %25 olasılıkla sağlıklı olur, taşıyıcı da olmaz. 3) Hem anne hem de babadan hasta gen çocuğa aktarılabilir ve her iki taraftan hasta gen aktarıldığı için çalışacak sağlıklı gen olmaz ve çocuk %25 olasılıkla hastalık ile doğar. Bu nedenle, taşıyıcı bir anne-babanın çocukları, sağlıklı, taşıyıcı ya da hasta olabilir.

Akraba evlilikleri kalıtsal hastalık açısından ne gibi bir risk taşırlar?

Yaklaşık olarak 5000’in üzerinde genetik hastalık vardır ve herkes bu genetik hastalıklardan bir ya da birkaçının taşıyıcısı olabilir. Ülkemizde bölgeden bölgeye değişmekle birlikte akraba evliliği oranı yaklaşık olarak %25 olarak bildirilmektedir. En sık görülen akraba evliliği ise kuzenler arasında yapılan evliliklerdir. Akrabalar benzer genetik özelliklere sahip olduklarından, akraba evliliklerinde aynı hastalığın taşıyıcısı olan bireylerin evlenmeleri ve hastalığa sahip bir çocuğun doğma olasılığı, akrabalık bağı olmayan evliliklerdekine göre çok yükselir.

Ülkemizde neden yenidoğan bebeklerden topuk kanı alınmaktadır?

Bebekten alınan birkaç damla kan örneğinde bazı hastalıklar için tarama yapılmaktadır. Bu hastalıklar erken tanı almazsa ciddi komplikasyonlara yol açan, tanısı kolay konulabilen ve henüz bulgu vermeden önce tanı alırsa ve tedavisi erkenden başlanırsa hastalık bulgularının önüne geçilebilen hastalıklardır. Ülkemizde yenidoğan tarama programı kapsamında taranan kalıtsal metabolik hastalıklar fenilketonüri ve biotinidaz eksikliğidir. Yenidoğan taraması amacıyla doğumdan 48-72 saat sonra bebeğin topuğundan birkaç damla kan örneği alınmakta, Sağlık Bakanlığı’na bağlı laboratuvarlara gönderilmekte, sonucu pozitif çıkan bebekler kesin tanı konulabilmesi için Çocuk Metabolizma Hastalıkları uzmanı hekimlerin bulunduğu merkezlere yönlendirilmektedir. Bebeğin yenidoğan tarama sonuçları hangi hastalık için şüpheli bulundu ise bebekte o hastalığın olup olmadığının kesin olarak anlaşılabilmesi için ileri testler yapılır. Eğer bebekte hastalık saptanırsa tedavi başlanır.

Fenilketonüri nedir?

Fenilketonüri, proteinlerin yapı taşı olan amino asitlerden biri olan fenilalaninin vücudumuza alındıktan sonra parçalanamaması (metabolize edilememesi) sonucu ortaya çıkan hastalıktır. Bu hastalık, ya fenilalanin hidroksilaz adı verilen enzimin çalışmamasından ya da bu enzimin çalışması için gereken BH4 adlı maddenin üretiminin (metabolizmasının) bozulmasından kaynaklanır. Fenilketonürili bebeklerde, eğer erken tanı konulup tedavi edilmezlerse, zekâ geriliği, nöbet geçirme, davranış bozuklukları gibi ağır zihinsel ve nörolojik problemler ortaya çıkar. Fenilalanin hidroksilaz enziminin eksikliğinin tedavisinde diyet ya da diyetle birlikte ağızdan alınan BH4 ilacı kullanılır. BH4 metabolizması bozukluğu olduğunda ise diyet ve BH4 ilaçlarının kullanılması yeterli olmaz. Bu tedavilerin yanı sıra, beyinde eksikliği olan dopamin ve serotonin gibi ilaçların da tedaviye eklenmesi gerekir. Fenilketonürili hastaların tedavisi ömür boyu sürdürülmelidir. Fenilketonüri ülkemizde yanidoğan döneminde topuk kanı ile taranabilmekte ve bebekte bulgular ortaya çıkmadan önce tedavi başlanabilmektedir.

Biotinidaz eksikliği nedir?

Biotinidaz enzimi, vücudumuza diyetle alınan veya vücudumuzdaki havuzda bulunan biositin adı verilen bağlı biotini bağlı bulunduğu aminoasitten kopararak serbest hale getiren ve böylece vücutta işe yaramasını sağlayan proteindir. Biotinidaz enziminin genetik bozukluk nedeniyle vücutta üretilememesi sonucu serbest biotin üretilemez ve kullanılamaz. Bu nedenle nöbet geçirme, zekâ geriliği, saç dökülmesi, cilt yaraları, işitme kaybı ve göz sinirinde zedelenme şeklinde bulgular ortaya çıkar. Biotinidaz eksikliği ülkemizde yenidoğan bebeklerin topuklarından alınan kan ile taranmaktadır. Bu sayede eğer bebeğe yenidoğan döneminde tanı konulur ve tedavi başlanırsa bu bulgular önlenebilmektedir. Biotinidaz eksikliğinin tedavisi ağızdan hergün biotin ilacının verilmesidir. Tedavi ömür boyu sürdürülmelidir.

Enzim yerine koyma tedavisi nedir?

Bazı kalıtsal metabolik hastalıklarda vücutta eksik olan enzim, hastaya haftada bir veya iki haftada bir damar yoluyla verilebilmektedir. Enzim yerine koyma tedavisinin uygulandığı hastalıklardan bazıları Gaucher hastalığı, Pompe hastalığı, Fabry hastalığı, bazı mukopolisakkaridozlar, lizozomal asit lipaz eksikliği, Niemann Pick tip B hastalığıdır. Enzim yerinde koyma tedavisinin ömür boyu düzenli bir şekilde sürdürülmesi gereklidir.

Çocuğa metabolik hastalık tanısı konulduktan sonra neden diğer aile bireyleri taranmaktadır?

Kalıtsal metabolik hastalıklara neden olan genetik bozukluk anne-babadan çocuklara aktarıldığından, ailede bir bireyde metabolik hastalık tanısı konulduğunda, diğer aile bireyleri taranmaktadır. Bu sayede, bir ailede daha önce tanı almamış bireylere de tanı konulabilmekte ve hastalık tedavi edilebilir bir hastalık ise, tedavisi başlanabilmektedir.

Doğuştan metabolik hastalığa sahip bir çocuğun tamamen iyileşmesi mümkün müdür?

Doğuştan metabolik hastalıklar genetik hastalıklardır ve günümüzde çok az sayıda hastalık için organ nakli ya da genetik tedavi ile hastalığın ortadan kaldırılma şansı mevcuttur. Organ nakli olan durumlarda da ömür boyu bazı tedavilerin sürdürülmesi gereklidir. Doğuştan metabolik hastalıklar için günümüzde kesin tedavi şansı çok nadir olsa da erken tanı, uygun tedavi ve tedaviye iyi bir uyum sağlanması ile hastalıkların önemli bir bölümünde hastalığın zararlı etkilerinin engellenmesi ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesi mümkündür.

Doğuştan metabolik hastalığı olan bir çocuk spor yapabilir mi?

Hastanın vücudunun kaslarında zedelenme yapmayan kalıtsal metabolik hastalıklarda spor konusunda bir kısıtlama yoktur, hatta teşvik edilmektedir. Spor, metabolik hastalıklarda, doğru beslenme gibi sağlık açısından önemli bir faaliyettir. Ancak, hastalığın özelliği nedeniyle kas hasarı olan çocuklarda, yarışmalı, uzun süreli spor faaliyetlerinden kaçınmak, bunun yerine kısa egzersizler yapmak daha uygun olabilir. Çocuğun spor faaliyetine yönlendirilmesinden önce takip eden doktoru ile bu konuda konuşulması ve hastayı takip eden hekimin görüşünün alınması en doğru yaklaşımdır.

Fenilketonürili olan çocuklarda aspartam kullanılabilir mi?

Aspartam, şekersiz içeceklere, yiyeceklere ve bazı ilaçlara tatlandırmak için eklenebilen yapay bir tatlandırıcıdır. Mide-bağırsak sisteminde fenilalanin, aspartik asit ve metanole dönüşür. Bu nedenle aspartam, fenilketonürili hastalarda yiyecek ve ilaçlardan çıkarılması gereken bir fenilalanin kaynağıdır. Aslında çok yüksek miktarda fenilalanin veya aspartam içeren ilaçların sayısı çok sınırlıdır ve birçok ilaçta ihmal edilebilir miktarda aspartam vardır. Çocukluk çağında fenilalanin düzeyini önemli ölçüde yükseltebilecek ilaçlar esas olarak antibiyotikler ve analjeziklerdir. Bunlar içinde amoksisilin, amoksisilin/klavulanik asit ve parasetamol/asetaminofen yer almaktadır. Bu ilaçların kullanılmasını gerektiren durumlarda alternatif olarak bu moleküllerin aspartam içermeyen formlarının kullanılması önerilir. Bu mümkün değilse ikinci basamak olarak başka bir antibiyotik veya ateş düşürücü kullanılabilir. Ancak fenilkatonürili hastalarda önemli miktarda aspartam içeren ilaçları kullanmanın fayda zarar dengesini göz önünde bulundurmak gerekir. Alternatif ilaç yokluğunda fenilketonürili bir hastayı tedavisiz bırakmaktansa, diyette kısa süreli bir değişiklik yapılarak kan düzeyi kontrolü ile bu ilaçlar kullanılabilir.

Çocuğum iştahsız, özel mamasını tüketmek istemiyor, iştahsızlığın önüne geçebilmek ve mama tüketimini sevdirmek için neler yapılabilir?

Bazen aileler arzu edilen besinlerin yenmemesini iştahsızlık olarak adlandırabilmektedir. İştahsızlık günlük besin alım miktarındaki azalma ile karakterizedir. Aileler baskılayıcı bir tavır sergiledikleri sürece bu problem daha da büyük bir sorun halini almaktadır. Bu noktada önemli olan çocuğun gün içindeki aldığı besinleri dikkatle gözden geçirip değerlendirmektir. Ailelere öneriler: 1. Ailenin beslenme düzenine çocuk da katılmalıdır. Öğünler aileyle birlikte tüketilmeli ve çocuğun bitirebileceği tabak modeli özel diyetine uygun olarak aile tarafından hazırlanmalıdır. Beslenmedeki kurallılık yaşamının her döneminde olmalıdır. Arabadayken kemer takmak istemeyen bir çocuğa aile izin verdiğinde bu davranış çocuk tarafından “evet ben yasaklı olan şeyleri yapabiliyorum, o halde yememem gereken besinleri de yiyebilirim ve bir sorun olmaz” bakış açısına dönüşebilir. 2. Yemek yerken çocuğun dikkatini dağıtacak aktivitelerden kaçınılmalıdır (televizyon, telefon, bilgisayar). 3. Sıvı-katı ayrımı iştahsız çocukta oldukça önemlidir. Yemeklerden öncesinde fazla sıvı alımından (su, meyve suyu, vb.) kaçınılması gerekmektedir. Aksi halde çocuk dolu bir mideyle sofraya oturacaktır bu da daha az besin tüketimine neden olacaktır. 4. Çocuğun besin konusunda istekliliğini destekleyecek yaklaşımlarda bulunulmalıdır. Yemeği aileyle birlikte hazırlamak, hazırlık ve yeme aşamasında ortamın keyifli olması çocuğun yemek yemeye olan ön yargısını kırmasına veya azaltmasına olanak sağlayacaktır. 5. Çocuğun istekleri göz ardı edilmemelidir. 6. Özel diyetine uygun mama tüketiminde zorluk yaşayan aileler için, mama tüketim zamanları zorunlu bir öğün yerine eğlenceli bir öğüne dönüştürülmelidir. Tercihen tüketimini kolaylaştırmak adına yemeklerden önce öğünlere bölünmüş şekilde, farklı tarifler geliştirerek çocuğun mamayı tüketmesi sağlanabilir. Bazı çocuklar “bu senin ilacın bunu tüketmek zorundasın” gibi cümlelere maruz kaldıklarında tüketecekleri her türlü mama ve besine karşı direnç gösterebilmektedirler. Bunun yerine uygun ve çocuğun anlayabileceği bir dille çocuğun sevgisi kazanılmalıdır.

 
3WTURK CMS v8.3.1